Phuket Havaalanı’na vardığımızda hava çoktan kararmıştı. Direk Patong’a geçmek yerine havaalanına yakın olan ve çok da bilinmeyen Nai Yang’da bir günümüzü geçirmeye karar verdik.
Havaalanına çok yakın olan Nai Yang, bir grup Müslüman kitlenin de yaşadığı küçük bir köy. Eğer huzur, sessizlik, kalabalık olmayan bir sahil, kirletilmemiş bembeyaz kumlar ve uçsuz bucaksız mavilikse aradığınız, burası tam da size göre…
Oteller 15 dakikalık mesafede
Bangkok’taki yoğun gezi planının ardından Nai Yang; doğrusunu söylemek gerekirse bize ilaç gibi geldi. Burada konaklama için tercih edebileceğiniz oteller plaja en fazla 15 dakikalık yürüme mesafesinde. Zaten birçok otel sahilin hemen yanına yapılmış.
Biz tercihimizi Booking.com’da 8.5 puan alan İdeo Phuket Otel’den yana kullandık. Tam anlamıyla küçük, şirin bir butik otel, en sevdiğimizden… 🙂 Sahile ve alışveriş yapabileceğiniz 7 Eleven tarzı küçük marketlere 5 dakikalık yürüme mesafesinde… Havaalanından otele gelirken ise karanlık ve bavullar nedeniyle taksiyi tercih ettik ve 300 Baht ödedik.
Nai Yang’da Gece Hayatı Yok
Gece otele vardığımızda karanlık, ıssız ve aşırı derecede cırcır böceği sesi olmasından dolayı anlayamadık ama sabah uyandığımızda gördük ki; arkamızda yemyeşil orman ve önünüzde masmavi bir deniz… Hem doğal yaşamı korumuşlar hem de güzel bir tatil için gerekli olan her şeyi elinizin altına koymuşlar, gece hayatı dışında… 🙂 Gece çıkıp eğlenmeden tatil yapamayanlardansanız o zaman uçaktan iner inmez direk Patong’a geçmenizi tavsiye ederiz. Burada sadece cırcır böceği ve bazen de dalga sesi var. 🙂
Bu arada bahsetmeden geçemeyeceğiz: Bangkok’taki kahvaltılarımızın üzerine buradaki kahvaltımız beklediğimizden çok çok daha iyiydi. 🙂 Bal, tereyağı, salata, reçel, süt, çay, kahvaltılık gevrekler. Hatta kahvaltıda yumurtamızı nasıl yemek istediğimizi sorup sıcacık pişirip getirdiler. Tayland’da yemekler beklenmedik sürprizler yapabiliyor. İnsan an geliyor yumurtaya bile seviniyor sonra… Biz yumurtaya sevinirken yan masamızdaki Amerikalı çifti kahvaltı için makarna yerken gördüğümüzde şaşırmadık değil. Ama insan en çok da bunu seviyor bazen. Farklı kültürlerle bir arada olmak ve her gün yeni bir şey öğrenmek değişilmez bir duygu.
Yürüyen deniz kabukları!
Kahvaltıdan sonra ise dalga seslerinin geldiği yöne doğru ağaçların içinden ve ince bir yolun üzerinden sahile koştuk. Kimseler gelmeden tertemiz sahilin tadını çıkarmak istedik. Uykulu gözlerle koca sahili baştan sona yürüdükten sonra ormana doğru ilerledik. Daha toprağa adımımızı atar atmaz koruma altına alınmış botanik bahçe ile karşılaştık. Sonra etrafa göz atmak isterken yerde yürüyen bir deniz kabuğu dikkatimizi çekti. Deniz kabuğu yürür müymüş canım derken bir daha hareket etti… Biz yaklaştıkça o durdu, biz durdukça da hareket etmeye devam etti. Bir de kumsal eşsiz belki ama yerdeki küçük deliklere dikkat! Çünkü içlerinden küçük beyaz örümcek gibi canlılar birden fırlayabiliyor… 😀
Nai Yang Beach’te biraz daha vakit geçirdikten sonra dönüş yolunda küçük bir kafe ile karşılaştık. Tropik meyve kokteyli vb. soğuk içecekler konusunda imdadınıza yetişebilir. Sahil kenarına ilişmiş şirin, kendi halindeki yerlerden biri… Sahile inerken veya dönerken gördüğünüzde bizi hatırlarsınız… 🙂
Patong’a doğru yola çıkma vakti
Aynı ülke sınırları içinde olsa dahi her coğrafya birbirinden o kadar farklı ki biz hepsinin tadını olduğu gibi çıkarmayı seviyoruz. Bazen sizi kimsenin bulamayacağı bir yere kaçmak istersinizya kendinizi bulmak için, burası tam da öyle bir yer işte… Sizi kimsenin bulamayacağı ama kendinizi bulabileceğiniz bir yer.
Bizim için Patong’a doğru yola çıkmanın vakti geldiğinde ise dönüp bavullarımızı topladık. Patong’a gitmek için taksi ya da minibüs gibi seçenekler var. Valizlerimiz nedeniyle ve hava da çok sıcak olduğu için taksi kullandık. Patong’a giden yol yemyeşil ormanlardan ve küçük kasabalardan geçiyor. Sanki bir masalın içindeymişiz gibi. Her şey masal masal içinde derken başlamadı mı zaten… 🙂
