Phuket adası hayalleri yaparken rotaya eklediğimiz “Bangkok” bizi daha ilk günden “su yerine bira mı içsek?” demenin eşiğine getirdi. Aslında hikaye şöyle gelişti;
Yolcuğumuz ilk kez ülkeden ayrıldığımız Atatürk Havaalanı’ndan, Ukraine International Airlines’ın Kiev aktarmalı Bangkok uçuşu ile başladı. (Belli dönemlerde çok uygun uçuşları var ki; biz 23 kilo bagaj hakkı dahil iki kişi 2498 TL gibi bir rakama biletimizi aldık.)
Uçuşumuz aktarmalı olduğu için Kiev’de Bangkok uçağına binmek üzere indik. Atatürk havaalanında pasaport kontrolümüz sırasında memur bize Kiev’de tekrar pasaport kontörlü yapılacağını bu nedenle dış hatlar bölümüne gitmemiz gerektiğini iletmişti. Bu bilgiye güvenerek hata yaptığımızı yarım saat sıra bekledikten ve görevlinin direk geçiş kapısına gitmek için bizi yönlendirmesi ile fark ettik. Biletimizin üstünde yazan kapı numarasına giderek sadece güvenlik kontrolü sonrası uçağa bindik. (Kontrol sırasında sıvı maddelere izin verilmiyor ve bilgisayarın çanta dışına çıkarılarak güvenlikten geçirilmesine izin veriliyor.)
Daha Yolumuz Uzun!
Uçağa bindikten sonra 10 saat sürecek olan Bangkok yolculuğumuz yaklaşık 1,5 saat rötar ile başlamış oldu. Ukraine International Airlines genel itibari ile hizmetinden memnun kaldığımız bir havayolu şirketi. Uzun süreli bir uçuş olduğu için koltuklarda bizi battaniye, çorap, kulak tıkacı, göz bandı ve kulaklık ’tan oluşan bir paket karşıladı. Uçuşa geçtikten sonra hostesler Tayland vize formunu tüm yolculara dağıttılar. (Kolay bir form hemencecik dolduruluyor. 🙂 ) Uçuş sırasında akşam yemeği ve sabah kahvaltısı olmak üzere iki kez yemek ikramı yapıldı. İkramlar sıcak yemek ve iki seçenek şeklinde sunuldu. Sabah kahvaltısında cheese omlet diye makarna böreği ile karşılaşınca bir şaşırmadık değil 🙂
Uçuş bitiminde oturarak uyumanın ve uzun süren yolculuğun ardından ayaklarımızın şişmesi ayakkabıları giyerken zorlanmamıza neden oldu. 😀
Uçaktan indikten sonra Tayland’da bizi ilk olarak pasaport kontrolündeki polisler karşıladı. Birçok internet sitesinde yazılanın aksine Tayland vizesi için herhangi bir ücret ya da evrak istemediler. Sadece pasaportumuzu ve uçakta dağıtılan formu gösterdik. Kaç gün ve nerde kalacağımızı sorduktan sonra hemen vizemizi verdiler. Bagajımızı aldıktan sonra koşarak telefon hattı almaya gittik. Havaalanı içinde haftalık, 15 günlük ve aylık paketler içerek telefon hattı satan yerler bulunuyor. (Biz sınırsız 4G hızında bir haftalık internet paketi için 219 baht ödedik)
Havaalanından şehir merkezine gitmek için ise taksi, Airport Rail Link seçenekleri var. Biz Airport Rail Link’i seçtik ve son durakta indikten sonra Grab Taxi ile Khoa San Road yakınındaki konaklayacağımız Baan Chart otele geldik. Konaklamak için çok daha uygun yerler Khao San Road civarında olmasına karşılık temizlik ve aldığı yorumlar ile tercihimizi buradan yana kullandık.
Bangkok’taki İlk Yemeğimiz:
Eşyaları otele bıraktıktan sonra kendimizi küçük bir keşif için sokaklara attık. Şehirdeki sıcak, baharatlı ilginç yemek kokuları ve nem birleşince ağır bir koku kaçınılmaz olmuş. Yiyecek bir şeyler ararken o kadar çok seçenek gördük ki risk almayıp Burger King’e gitme kararı verdik ancak içeride gördüğümüz manzara üzerine geçen zamanın da etkisiyle dayanamayıp kendimizi Starbucs’a attık. Bangkok’taki ilk yemeğimiz çikolatalı Browni, Strawbery Cake ve portakal suyu oldu. 😀
Şehir gezimiz devam ederken buranın en ünlü yerlerinden biri olan Khao San Road’u gündüz kısa süreli turladıktan sonra akşam yeniden geldik. Gündüz sahip olduğu küçük şirin dükkanlar ile alışveriş sokağı gibi görünen cadde, akşam gittiğimizde eğlencenin dibine vurulan bir mekan haline gelerek gerçek kimliğine büründüğünü bize gösterdi. Bu cadde üzerinde yerel lezzetlerin hemen hemen hepsini bulmak mümkün. (tavuk döner dahil 😀 ) Aynı zamanda bol bol masaj salonu ve eğlence mekanı bulunuyor. Bangkok’a gelirseniz tercihinizi Kha Son Road’a gece uğramaktan yana kullanmalısınız. 🙂 Çünkü burada su biradan, limonata ise votkadan daha pahalı…