Back

Grand Palace Gezi Rehberi: Hayatınızda Bir Gün de Olsa Buda’ya İnanın ve Buraya Gelin! – Bangkok

Geçmişte kraliyet konutu ve devlet işleri için kullanılan Grand Palace’a adım attığımız ilk anda dedik ki: “Herkes bunu görmeli!”

Grand Palace’a gitmek için çıktığımız yol bizi bambaşka bir maceraya sürüklemişti. Chao Praya River turu ile Grand Palace’a geldik. Hafta içi olduğu için teknemiz de nehrimiz de fazlasıyla sessiz ve sakindi. Tekneden iner inmez kendimizi öyle bir kalabalığın içinde bulduk ki kaçasımız geldi. Ancak turist bilgilendirme rehberlerinden birinin bizi yakalaması sonucu kaçsak suçlu durumuna düşecekmişiz gibi hissettik. Rehber, Grand Palace’ın içine adımımızı atmadan önce kıyafet uygulaması hakkında bize bilgi verdi. İçeri girmeden önce kıyafet satın alabileceğimiz yerler veya satın almak istemezsek içerde geçici olarak kullanıp çıkarken geri vermek üzere ödünç alabileceğimiz bir kıyafet bölümü olduğunu söyledi.

Grand Palace’ın girişinde bile öyle bir kalabalık vardı ki nehrin akışı sanki dışarıda da devam ediyor gibiydi. 🙂  Biz o çılgın kalabalığın içinde bir de kıyafet sırası beklememek için kendimize üzerinde fil desenleri olan yerel kıyafetlerden aldık. Bir ara üzerimize göz gezdirdiğimizde çoktan Tayland modasını yakında takip eden iki insan olduğumuzu fark ettik. Tiril tiril o kadar güzeller ki! 😀

İçeri girerken güvenlik görevlilikleri tarafından herkes kontrol ediliyor. Yarım kollu ve ayak bileklerinize kadar kapalı bir kıyafete sahipseniz sorun yok. Aksi takdirse uygun şekilde giyinip tekrar gelmenizi söylüyorlar.

“Salt Be” her yerde

Kıyafet kontrolünü atlattık nereden başlasak diye meraklı bakışlarla etrafı süzerken ikinci bir kontrol olduğu gerçeği ile karşı karşıya kaldık. Bu seferki güvenlik kontrolünde ilk defa ülke içerisinde pasaportumuzu göstermemiz istendi. Bu da nereden çıktı şimdi diye düşünürken, güvenlik görevlisinin Pasaportta Turkey yazısını görünce kocaman sırıtarak “Salt Be” yapması da hiç hoş değildi açıkçası. “Nusret yapsın, benim adanalı dayım yapsın tamam da sana hiç yakışmadı be çekik gözlüm!”

Salt Be şokunu atlatamadan kendimizi bilet sırasında bulduk. İçeri girmek için biletlerimizi aldık ve bu biletleri hem Grand Palace hem de müze girişi için kullandık. Grand Palace’ın içinde birçok tapınağın yanı sıra, hala resmi olarak kullanılmaya devam eden ve Tayland geleneklerini yansıtan birçok yapı bulunmakta. Şu an kraliyet ailesi burada yaşamıyor ancak kraliyet ailesinin düğün ve cenaze törenleri ve Tayland kültüründe önemli yer tutan kutlamalar için Grand Palace kullanılmaya devam ediliyor.

Tapınaklara girerken ayakkabılar çıkıyor!

Gelelim bizi heyecanlandıran kısımlara. Tayland’da Wat adı verilen Budist tapınakları çok önemli bir yere sahip.  Budist tapınaklarına girmeden önce herkesin ayakkabılarını çıkardığını gördük ve bizde en önemli tapınaklardan biri olan (Wat Phra Kaew) “Zümrüt Buda Tapınağı”na girerken ayakkabılarımızı çıkardık. Aman dikkat çorapsız girmek yasak! 🙂

Ayak vücudumuzun değersiz bir yeri olarak kabul ediliyor, bu nedenle ayak tabanının Buda’ya ve diğer insanlara dönük olmaması gerektiğine inanıldığını öğrendik. İçerde oturan ve dua eden insanlara baktığımızda yüzleri Buda’ya dönük, ayaklarının ise görünmeyecek şekilde üzerine oturduklarını gözlemledik. Baş ise en kutsal noktamız, bu nedenle bizim kültürümüzün aksine burada çocukların başını okşamak hoş karşılanmıyor.

Koskocaman insan kalabalığı içinde kendimizle ve inandığımız her şey ile baş başa kalabildiğimiz tek yer burasıydı “Wat Phra Kaew”. Dışardan baktığımızda devasa, her köşesi ışıl ışıl taşlarla kaplanmış bir tapınak. İçeri girdiğimizde ise zümrüt buda karşımızdaydı. İçeride fotoğraf çekmek yasak ve sessiz olmak gerekiyor. Zaten insanın pek konuşası da gelmiyor. Hasan Ali Topbaş’ı andık gülümseyerek “İçimizdeki kalabalık her daim dışımızdakinden daha büyüktür”. İnancı farklı insanlar, umut dolu kalpler ve bu kocaman kalabalığın içinde herkes kendi hakikati ile baş başa.

Tayland’da insanlar birbirlerini selamlarken veya dua ederken avuç içlerini birleştiriyorlar ve başlarını öne eğiyorlar. Bir buğday başağı gibi, ıslık çalarak ve usul usul sallanarak uçsuz bucaksız yeryüzünde, dünyaya selam vermek ne hoş…

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir