Back

Yerin Üç Kat Altındaki Dünyanın En İyi Müzelerinden Biri: MONA I Tazmanya

Dünyanın bu ucuna kadar gelmişken bu kadar garip, korkutucu ve aynı zamanda sanat galerisi olan bir yerde (The Museum of Old and New Art) kendimizi bulmak planlarımızda olan bir şey değildi. Ev sahibimiz Louis’in Tazmanya’ya gelmeden önce verdiği listede üçüncü sırada yer alsa da, biz bu günden sonra Tazmanya’da ne yapılır diye soranlar için ilk sıraya koyuyoruz… Çünkü kendisi dünyanın en iyi sanat galerileri arasında gösteriliyor ve bizim gördüğümüz en garip eserlere ve mimariye sahip…

The Museum of Old and New Art, MONA, Tasmania, Museum

Biraz daha ilginizi çekmesi için şöyle anlatalım. Feribot kullanmadan, bizim gibi Hobart şehir merkezinden araç ile gelmeyi tercih edenler 3,5 hektarlık bir alana girdikten sonra üzüm bağları arasından geçerek ilk olarak bir şaraphaneye ve şarap barına ulaşıyor. (Feribot ile gelirseniz eğer iskeleden direk müzeye ulaşıyorsunuz.) Hemen yanında; bir konser alanı olan geniş bir yeşillik sizi karşılıyor. Otopark’a arabayı bıraktıktan sonra, “Biz yanlış mı geldik acaba” endişesi ile yürüyerek yola devam ediyorsunuz.



Konaklama köşkleri ve iki büyük ev benzeri binanın yanından geçiyorsunuz. Gördüğünüz art galeri ve kütüphane tabelaları yanlış yerde miyiz endişesini biraz gideriyor. Sonra birden karşınıza ne alaka oğlum dediğiniz metal parçalardan yapılmış kamyonet ve tenis kortu çıkıyor. Etrafta da sadece bir tane kapı ile devasa demir korkulukları olan yamaçtan başka hiçbir şey kalmıyor… Kapıdan içeriye (yalan yok) biz hala devam eden “yanlış mı geldik” korkusu ile girdik ki kapı dediğimizde aynadan bir duvarın ortasında duran boş bir kapı… Kapı aralandığında duvardaki The Museum of Old and New Art yazısı karşılayınca bi rahatlıyorsunuz. Sonra öğreniyoruz ki adamların istediği de buymuş aslında…

MONA (The Museum of Old and New Art) aslında 2001 yılında David Walsh tarafından kurulan bir geleneksel ve modern sanat müzesi… David Walsh’un 110 milyon dolarlık özel sanat ve antika koleksiyonunun yanı sıra farklı sanatçıların sergi programlarına da ev sahipliği yapıyor.

Yüzeyde tek katlı küçük bir bina olarak gözükse de mimari açıdan bile çok garip bir geçmişe sahip… İlk başta “Bu mu oğlum müze” yorumu ile adım attığınız, çıkarken de “O neydi oğlum” etkisi yaratan dünya üzerindeki en garip yerlerden biri…

The Museum of Old and New Art, MONA, Tasmania, Museum

Müze Berriedale yarımadasının etrafındaki kayalıkların yanına, yüzeydeki kapıdan girdikten sonra yerin altına doğru uzanan sarmal bir merdivenden ulaştığımız üç büyük labirent şeklinde inşa edilmiş. Bunun nedeni olarak inşa edilmeye karar verildiği dönemde yüzeyde yer alan iki Roy Ground evinini mirasını korumak için olduğu söyleniyor. Bir diğer öğrendiğimiz bilgide ise kurucusu David Walsh’ın insanların içinde modern sanat korkusunu yaratacak ve canlandıracak bir bina olmasını istemesinden yola çıkıldığı anlatılıyor.



Aklı temizlemek ve farklı bir dünyaya girdiğinizi anlamak için yapılmış bir bina… Başlı başına binanın kendisi zaten bir sanat eseri… İçeride sizden yolu bulmanız ve keşfetmeniz bekleniyor. Çünkü labirentlerin nerede olduğundan ya da labirentin nereye uzandığından bahseden bir tane bile rehber veya tabela yok. Aşağıya doğru uzanan merdivenlere adım attıktan sonra her şey size ve merakınıza kalmış. Korkutucu!

Her neden olursa olsun müze yerin 3 kat altında kayaların içine oyulmuş, penceresiz, kasvetli ve eserleri kadar gerçekten garip bir bina…

MONA girişte gördüğümüz büyük konser alanında ise MOFO ve DARK MOFO adı verilen iki müzik festivaline ev sahipliği yapıyor. Öğrendiğimize göre bu bölgede düğün gibi etkinlikler de düzenlenebiliyor. İsterseniz de müzenin en alt katındaki dar uzun koridorda parti verebiliyorsunuz.

MONA’ya hangi yoldan gidebilirsiniz?


MONA’ya gitmek için alternatifi bol olan güzergahlarından birini seçmek yeterli. İsterseniz Hobart merkezindeki Brooke St. İskelesinden müzeye özel olarak giden hızlı feribotlar var. Derwent Nehri üzerinden 25 dakikalık bir yolculuktan sonra müzeye ulaşıyor. 22 dolarlık bir ücreti var. Havalanından ve yine Hobart Merkezinden otobüsler ile gelmeniz de mümkün. Ücret aşağı yukarı aynı… Biz araç kiraladığımız için kendi aracımızla 20 dakikalık bir yolculuktan sonra vardık. Avustralya ve Tazmanya’da otoparkın ne kadar masraflı bir şey olduğunu anlatmaya kelimeler yetmez ama ilginç bir şekilde MONA’da otopark ücretsiz… Feribot ile giderseniz de direk müze kapısında buluyorsunuz kendinizi ve üzüm bağları arasından keşfederek müzenin kapısını bulma şansını kaybediyorsunız. 😀 Müzeye girişler 2011 yılından bu yana Tazmanya vatandaşları için ücretsiz ancak yurtdışından ve Avustralya’nın diğer eyaletlerinden gelenler için 28 Avustralya Doları… Tabi bizim için de… 🙁 Salı günleri hariç haftanın altı günü açık ve hafta sonları içeride canlı müzik var… 😀



Mona’ya ulaşım için buradan bilgi alabilirsiniz.

Müze ismindeki eski ve yeni kelimelerinin hakkını veriyor çünkü içeride mısır mumyalarını, çağdaş düşüncelerin yansıdığı sanat eserlerini ve hatta teknolojinin içine katıldığı eserleri görebiliyorsunuz.

MONA’da neler var?


Botokslu Ferrari

Peki siz hiç botokslu Ferrari gördünüz mü? MONA’da o da var! Sanatçı burada ne anlatmak istemiş çok sorgulamıyoruz ama sanat zaten bizim için bir nevi yorumlama şekli… Mesela güzel ülkemizde tüp takılarak yorumlananı da var bunun… Bizim için o daha sanatsal ama buradaki yorum modern güzellik standartlarına ironik bir yaklaşım olarak karşımıza çıkıyor. Tüp takmakta bir ironi tabi… 😀

Kibarcası “Kaka Makinası”

Mesela yukarıda görmüş olduğunuz eserimizde; Belçikalı sanatçı Wim Delvoye tarafından Cloaca Professional olarak adlandırılan ve insan midesinin bir kopyası teknolojinin de yardımı ile üretilmiş olup, makineye günde iki kez verilen besinlerin ve yedi bitişik cam kap yardımı ile “doğal olarak” atılıncaya kadar işlemden geçirmesi sağlanmış akabinde de ortamı … götürmüştür. Sanata bok’tan bir yorum diyenler var bunun için… 😀

The Museum of Old and New Art, MONA, Tasmania, Museum

Son bölümü tabiiki biz abarttık ama eserin sergilendiği alana doğru ilerlediğinizde buram buram öyle tanıdık bir koku geliyor ki, içeriye girdiğinizde ulaştığı zirve ile eseri çok fazla inceleyemedik. Artık bu makineye ne yediriyorlarsa… 😀 “Yemeğin üstüne bol sarımsaklı yoğurt mu kattın, köfte mi yedin ne veriyorlar arkadaşım sana!” dedik. İçimizden de değil baya makineye söyledik. Çıkmadan tavsiyede de bulunduk. Ara sıra dedik keten toğumunu zencefil ile kaynatın 3-4 dakika kadar dedik, soğuduktan sonra makineye verin, rahatlatır dedik! 😀 Yaparlarsa motoru bozmaz inşallah… 😀 Bi de makineye musil versek ne olur acaba! 😀 Bakmayın fotoğrafta düşünceli düşünceli eseri incelediğimizeç aklımızdan bunlar geçiyordu o sıralar 😀



The Museum of Old and New Art, MONA, Tasmania, Museum

“Balık” 😀

Bir de kolaya kaçan sanatçılar var ki ah onlar varya onlar yatacak yerleri yok… Balığı leğende sandalyeye koymuş. Hayvana bir de bıçak koymuş. Hayvanın sergilendiğinden haberi yok. Bıçaktan zaten anlamaz. Sen kime ne demek istiyorsun arkadaşım! 😀 Ölümlü dünya mesajı veriyor desek değil! Bu arada bakmayın ti ye aldığımıza her eserin sanatsal bir açıklaması tabiiki var ve bunu girişte verdikleri kulaklıklardan ve ıpod benzeri cihazlardan dinleyebiliyorsunuz. Gittiğiniz bölge ve salona göre değişen tüm eserlerin açıklaması otomatik olarak önünüze geliyor.

Korsan Sanatçılık

Bir de sanat eseri olan tabloları nasıl kopyalabileceğinizi öğrettikleri bir bölüm var ki bunlar sanattan ve sanatçıdan yana mı korsandan yana mı sorgulatıyor insana… Denemek bedava ama gördüğümüz kadarıyla o bile yetenek istiyor.

The Museum of Old and New Art, MONA, Tasmania, Museum

Resim Çizen “Rüzgar”

Peki siz rüzgarın çizdiği resimleri gördünüz mü hiç? Bildiğimiz esen rüzgarın! Evet MONA’da o da var… Fizik ve makine yardımı ile yapılmış özel bir düzenek ile rüzgarın yön verdiği kalemler ortaya bir sanat eseri çıkarıyor. Düşüncesi bile çok garip… 🙂 Eserleri de…

The Museum of Old and New Art, MONA, Tasmania, Museum

Bu ve buna benzer birçok tuhaflığı ve korkunçluğu MONA’da bulmak mümkün… Yerin üç altına kayaların arasında gezindiğiniz bu labirent sanatı biraz daha farklı kabul etmenize ve algılamanıza yardımcı oluyor. Biraz da korkmanıza… Çünkü sanat MONA için korkutucu derecede güçlüdür diyebiliriz sanırım. 🙂

Son olarak yolumuza devam etmek için müzeden ayrılmak biraz zor geldi. Bir saatte dolaşır, görmüş olur ve çıkarız dediğimiz bu yere bu derece hayranlık duymak ve belki de bir daha göremeyeceğimizi bilmek biraz üzücü belki ama içeride beş saat harcamış olmanın verdiği bir yorgunluk da var tabii… 😀

Yolu Hobart’a düşenler ve MONA hakkında bilgi almak isteyenler için…

Tazmanya Hobart’ta görebileceğiniz diğer yerler için…


Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir